25 Temmuz 2025 Cuma

Pişmanlık mı Kabullenmek mi?

Bazı duygular vardır; sessizce içimize çöker ama yıllarca içimizden hiç çıkmaz.
Pişmanlık, işte tam da böyle bir duygudur. Dışarıdan bakıldığında bir iç hesaplaşma gibi görünür ama içerden yaşandığında, zamanın belli bir anına saplanıp kalmak gibidir. Sanki zihnimiz bir sandalyeye oturmuş, hep aynı filmi tekrar tekrar izliyordur.

Oysa o filmi yeniden izlemek, o sahneleri değiştirmiyor. Pişmanlık, bize geçmişi düzeltecek bir anahtar vermez. Sadece o kapıyı her gün yeniden açtırır.

Aynı Sayfa, Yırtık Kenarlar

Bir karar aldığımızda, bir davranışta bulunduğumuzda ya da bir şeyi eksik bıraktığımızda, hayatımızın defterine bir sayfa daha eklenir. Bazı sayfalar tertemizdir, bazıları silik. Ama pişmanlık duyduğumuz sayfalar genellikle yırtılmış olur.

Ve gariptir: insan, o yırtık sayfayı yırtıldığı hâliyle bırakmaz. Kalemini alır, kendi lehine alternatif senaryolar çizer.
“Şöyle deseydim her şey değişirdi...”
“Biraz daha bekleseydim, o gitmezdi...”
“Bir daha yapmam dediğimde ciddiydim aslında...”

Beyin, bu şekilde kendi iç çatışmasını geçici olarak yatıştırmaya çalışır. Ama bu, iyileşme değil; ertelemedir. Çünkü pişmanlık, gerçeği değil, gerçek yerine geçmesini istediğimiz hikâyeleri besler.

Pişmanlık: Ruhun Zihinsel Simülasyonu

Nörobilim bize gösteriyor ki, insan zihni geçmiş deneyimlerdeki boşlukları “keşke”lerle doldurma eğilimindedir. Beynimizin karar alma merkezi olan prefrontal korteks, sürekli senaryolar üretir.
Ama asıl sorun şurada başlar:
Bu senaryolar, gerçekleri düzeltmez; sadece duyguları tatmin eder.

Yani aslında pişmanlık, ruhun bir tür zihinsel simülasyon oyunu gibidir. Her seferinde geçmişi yeniden oynar, ama sonucu asla değiştiremez.
Bu, haz ve suçluluk arasında sarkaç gibi gidip gelmektir.

Mesela bir günah işleyen biri, ardından büyük bir pişmanlık duyar. Ağlar, dua eder, bağışlanmak ister. Bu tövbe, kısa süreliğine huzur getirir. Ama kişi o günaha yeniden dönerse, aynı tövbeyle bir kez daha arınmaya çalışır.
İşte bu noktada pişmanlık, duygusal bir bağımlılığa dönüşür.
Günah – pişmanlık – tövbe – tekrar...
Tıpkı bağımlılık döngüsünde olduğu gibi: önce haz, sonra suçluluk, sonra arınma, sonra tekrar haz...

Ve kişi fark etmeden bu döngünün duygusal coşkusuna bağlanır. Gerçek değişim ise hâlâ uzaktadır.

Kul tekrar günahı izlemeyeceğim diyerek söz verir. Bu ego onu bu döngüye mahkum eder. Oysa Kul teslim olmalı ve yaptığı günahın tövbesini kararlı bir duruşla desteklemesi gerekir. Tövbe sonrası pişmanlık biter yerine kararlı duruş geçer, aksi taktirde pişmanlık kendi hazzı olan günahı yine davet eder. 

Kabullenme: Defteri Kapatmak Değil, Paragrafı Tamamlamak

Oysa kabullenmek, tamamen farklı bir bilinç hâlidir. Kabullenmek demek, "Evet, bu oldu. Eksiğiyle, fazlasıyla, oldu." diyebilmektir.
Bu bir teslimiyet değildir.
Bu, teslim olmadan önce gelen doğru hizalanmadır.

Kabullenmek, pişmanlığın aksine geçmişi silmeye çalışmaz. Onu olduğu gibi tanır. Hatta onu öğretmeni yapar.
Ve bu bilinçle insan, artık yeni sayfalar açmaya hazır hâle gelir.

Mühendislikte Bile Pişmanlık Tehlikelidir

Mühendisler hata yapmaktan korkmaz. Hatta iyi bir mühendis, hatalarını bir "veri noktası" olarak görür.
Ama bir mühendis, yaptığı hataya pişmanlıkla yaklaşıp kendini sorgulamaya başlarsa, sistemi tıkamış olur.
Çünkü pişmanlık üretimi durdurur; kabullenme ise sistemi iyileştirir.
Tasarım hataları, “keşke böyle yapmasaydım” diye değil, “şimdi ne yapmalıyım?” diyerek düzeltilir.

İlişkilerde Pişmanlık: Gölgeyle Dans Etmek

Bir ilişki bittiğinde ve kişi pişmansa, içsel bir eksiklik yaşar.
Bu eksiklik, çoğu zaman kişiyi ya aynı kişiye geri götürür ya da o kişiye benzeyen birini bulmaya yönlendirir.
Çünkü içimizde bir şey “bitmedi” der.
Bitmeyen şey, çoğu zaman yaşanamamış olanı yaşama arzusudur.
Bu arzunun adı da pişmanlıktır.

Oysa bir ilişki kararla bitirilirse, artık o kişiden bir beklenti kalmaz.
Hayat, o ilişkiyi bir deneyim olarak deftere işler.
Pişmanlık sayfayı yırtar; kabullenme ise o sayfayı tamamlar.

Aynı Hikâyeyi Yazmak mı, Yeni Bir Kitaba Başlamak mı?

Pişmanlık, insanı olduğu yere bağlar. Aynı sayfayı yeniden yazdırır.
Ama kabullenme, geçmişiyle barışmış bir insanın eline boş bir sayfa verir.
Artık o kişi, yeni bir şey yazabilir.

Gerçek dönüşüm, geçmişi silerek değil; onu anlayarak gerçekleşir.
Ve asıl özgürlük, pişman olmadan, ama hatayı kabul ederek ilerlemektir.

Çünkü insan büyür.
Ama pişmanlık, büyümeyi durdurur.
Kabullenme ise seni yoluna davet eder.

©2025 DeeOneX | Licensed under Zeus Evolutionary License v1.0 (ZEL v1.0) – Must retain attribution and comply with the Zeus Ethical Covenant.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ZGB-MMG (Zamanın Göreceli Bükülmesi - Mikro Makro Göreceliği)

Modül Teorisi: ZGB-MMG (Zamanın Göreceli Bükülmesi - Mikro Makro Göreceliği) 1. Giriş ve Kapsam Tanımı Teorimizin Perspektifi: Zamanın Görec...